Makedonya Balkanların güzel ülkelerinden birisi ve Türkiye ile hem tarihi bağları hem de gönül bağları olan bir Balkan ülkesi. Bundan yaklaşık 3-4 ay kadar önce çeşitli Balkan ülkelerini gezmek için 14 günlük bir seyahate çıkmıştım. Balkan Günlüğü ismini verdiğim bu gezi yazıları serisinin ilk durağı Makedonya oldu. Makedonya’ya da ne yenir, ne içilir ? Makedonya’da fiyatlar nasıl ? Makedonya’ya en uygun otel ve uçak biletlerini nasıl temin edebilirsiniz nereleri gezmeli nerelerde yemek yemelisiniz hepsini sizler için derlemeye çalıştığım bir gezi yazısı olacak. O zaman vira bismillah deyip başlayalım.
Makedonya Cumhuriyeti hakkında kısa tarihi ve coğrafi bilgi ile başlayalım:
Bugünkü Makedonya toprakları, tarihte birçok devlet ve imparatorluğun sınırları içinde olmuştur. Bunlar içinde Roma İmparatorluğu (sonrasında Doğu Roma İmparatorluğu) ve Osmanlı İmparatorluğu, bölgede hüküm süren imparatorluklardandır.
600 yıla yakın süre Osmanlı egemenliğinde kalan bölge, 20. yüzyılda Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti’nin en güney kısımlarını oluşturmuştur.
1991 yılında özerk cumhuriyet Makedonya, Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti’nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir.
Makedonya’ya seyahat etmek için vize ve pasaport gerekiyor mu ?
Makedonya Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti arasında yapılan karşılıklı vize muafiyeti anlaşması sayesinde Makedonya’ya Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları vizesiz seyahat edebilirlar. Ben de vize olmaksızın seyahatimi gerçekleştirdim. Fakat pasaportunuzun olması yasal bir zorunluluk. Pasaport fiyatları ve nasıl alabileceğinize dair yazıma buradan ulaşabilirsiniz.
Makedonya’ya giderken hangi havayolunu kullandım ? Fiyatlar nasıldı ?
Ben bileti almakta bazı nedenler sebebi ile geciktiğim için aslında çok uygun fiyata uçak bileti satın alma şansım olmadı. Gidiş-dönüş Üsküp biletimi Pegasus Havayolları ile 400 TL gibi bir rakama denk getirebildim. Erken rezervasyon ile 250-350 TL arası gidiş-dönüş uçak bileti satın alma şansınız var. Uçuşların İstanbul üzerinden gerçekleştiğini belirtelim. Peki Pegasus’tan memnun kaldım mı ? Giderken hiçbir sorun yaşamasakta dönüşte büyük bir skandal oldu. Uçağa binip havalanacakken uçağın motoru yandı ve 7 saat boyunca yeni uçak gelmesini bekledik. Pegasus ile uçuyorsunuz beklentiniz büyük olmasın derim. Zaten amaç minimum masraf maksimum keyif olduğundan çok dert etmedim açıkçası 🙂
Makedonya topraklarına ayak basıyorum ilk izlenimler:
Makedonya Büyük İskender Havaalanı Türkler tarafından inşa edilmiş ve yeni güzel bir havalimanı. Fakat oldukça küçük. Ülkeye ayak bastığınızda havaalanından itibaren sizi Büyük İskender temalı heykel ve yazılar karşılıyor. Yabancı dili benim gibi çok iyi olmayan ve pasaport kontrol noktasında ne yapacağım eyvah diyenler hiç endişelenmesin pasaport kontrol polislerinin hepsi Türkçe biliyor. Bana “Kaç gün kalacaksınız ?” “Ne kadar döviz ile geldiniz ?” gibi sorular yönetildi ve ülkeye sorunsuzca giriş yaptım. Tabi memura saygılı davranmanızı tavsiye ederim neticede istemezse sizi geri postalayabilir. Havaalanında beni karşılayan bana Balkanları kendi arabası ile ülke ülke gezdiren sevgili Bekir oldu.
İlk durağımız ülkenin başkenti güzel şehir Üsküp-Skopje:
Üsküp deyince benim gibi edebiyatçıların aklına ilk gelen şüphesiz Yahya Kemal oluyor. Üsküp oldukça güzel bir şehir imiş. Şehre geldiğinizde her yerde o tarihi havayı alıyorsunuz ve Osmanlı Devleti’nin bölgeye yaptığı tarihi camiler, hanlar, hamamlar ve yapılara tanık oluyorsunuz. Makedon hükümeti şehrin merkezine Hristiyanlığı simgeleyen heykeller dikmiş bir turist için oldukça heybetli ve güzel görünen bu heykellerin yüksek maliyeti ekonomik durumu iyi olmayan Makedon halkını bir hayli kızdırmış. Geçtiğimiz yıllarda “Renkli Devrim” adı altında düzenlenen protesto gösterilerinde heykellere vatandaşlar tarafından boya dökülerek yapılan iş eleştirilmiş. Üsküp deyince Mimar Sinan’ın nefis eseri Taş Köprü’yü es geçmeyelim. Gerçekten zamana meydan okuyan ve bir o kadar güzel bir yapı. Makedon hükümeti hemen ilerisine benzer özellikte bir köprü yaptırıp ihtişamına gölge düşürmeye çalışsa da halen güzel ve o tarihi dokusunu korumaya devam ediyor.
Üsküpte gezilecek yerler nereler gibi bir soru arıyorsanız cevabı bende değil. Çünkü Üsküpte gezmemeniz gereken yer yok. Hemen her yerinden tarih fışkıran bu kenti baştan ayağa keşfe çıkmanızı ve doyasıya gezmenizi öneriyorum. Çünkü kafanızı çevirdiğiniz her yerde Osmanlı’dan kalma ve bizim kültürümüzü taşıyan izler çıkabiliyor. Benim gittiğim zaman arkeoloji müzesi kapalı idi orayı gezemediğime üzüldüm doğrusu. Tarihi Osmanlı Çarşısı’na uğramayı unutmayın fakat orada çay içmenizi önermem zira Makedonlarda çay kültürü yok ve çayları çok kötü 🙂 Üsküp merkezini gezdikten sonra Bekir’in tavsiyesi ile Vodno Dağı’na ve orada yer alan teleferiğe çıktık. Teleferik yolculuğu ve Vodno Dağı gerçekten güzeldi. Hristiyanları simgeleyen Milenyum Haçı Üsküp’ün hemen her yerinden görülecek şekilde Müslümanlar yok sayılarak oraya yerleştirilmiş ve bu oradaki insanları ciddi manada rahatsız ediyor.
Ve geldik bana göre Makedonya’nın en güzel iki yerinden birisi Üsküp’ün en güzel yeri olan Matka Kanyonu ve Matka Gölü’ne. Gerçekten hemen herkesin mutlaka uğramadan geri dönmemesi gereken bir doğa harikası Matka Kanyonu. Hem spor ve doğa tutkunları hem de güzel vakit geçirmek isteyen insanlar şehrin stresinden uzaklaşmak için bu güzel yere geliyor. Biz de aracımız ile buraya kadar geldik ve gerçekten beni çok etkileyen güzellikte bir yapı ile karşılaştım. Görmeden dönmeyin !
Üsküpte ne yenir ? Ne içilir ? Fiyatlar ne alemde ?
Yurtdışına seyahat etmeyi düşünen hemen herkesin ilk aklına gelen şeylerden birisi de gideceği ülkedeki fiyatlar, neler yeneceği ve nerede konaklanacağı gibi sorular oluyor. Ben de konaklama kısmı hariç bunları düşündüm doğrusu. Üsküp ve genel olarak Makedonya’da fiyatlar Türkiye ile 3 aşağı 5 yukarı aynı. Yani Türkiye’de neye ne ödüyorsanız Makedonya’da da istisnalar (alkol, sigara bazı şeyler v.s) ödeyeceğiniz tutar aynı. Üsküp’e giden arkadaşlar bu yazıda konaklama konusunda ne yazıkki yardımcı olamayacağım çünkü ben arkadaşımda misafir olarak kaldım. Faka yeme içmek konusunda rehberlik edebilirim. Üsküpte meşhur olan ve gitmeden evvel benim de okuduğum Destan Kebap’ta kebap yiyerek başladım Makedon lezzetlerini tatmaya. Doğrusu kebapları bizim Tire köftesinden hallice idi. Yanında Shopska isimli salatalarını tadıp Ajran dedikleri daha koyu kıvamlı ayranlarını da içmeyi ihmal etmedik. Yemek konusunda bir diğer seçeneğiniz ise İtalyan pizzaları. Gerçekten oldukça lezzetli pizza yapan yerler mevcut. Küçük köşebaşındaki kafelerde bile yapılan pizzalar lezzetli. Yemeğin ardına ise yine bir İtalyan işi olan Maccihatoyu denemenizi tavsiye ederim.
Huzurun kenti Ohri:
Makedonya’nın en güzel kentlerinden belki de en güzel kenti Ohri’de sizi boyutu ile bir denizi andıran devasa Ohri Gölü karşılıyor. İlk gördüğümde deniz sanmıştım zira göl kenarında yüzenler, güneşlenen insanlar ve yapay kumsallar ve ucu bucağı görünmeyen su kütlesi bir denizi andırıyor. Şehrin sokaklarında bizi Bosna Hersek, Arnavutluk, Sırp, Türk ve Makedon çocuklardan oluşan müzik koroları karşılıyor. Her biri ayrı ayrı güzel ilahiler ve şarkılar söyleyerek turistlerin dikkatini çekiyorlar. Gerçekten güzel düşünülmüş ve keyifli bir aktivite idi. Şehir merkezini turlayıp kahvemizi içtikten sonra bu sefer yine bir diğer şahane güzellik olan St. Naum’a çıktık. Buraya Müslümanlar Sarı Saltuk Hristiyanlar ise St. Naum ismini veriyorlar. Burası aslında Ohri Gölü’ne hakim bir manzaraya sahip müthiş bir yere inşa edilmiş harika güzellikte bir manastır. Makedonya’nın simge yerlerinden St. Naum mutlaka gidip görmeniz gereken güzel yerlerden. Manastırın bulunduğu alan çok geniş ve bolca tavus kuşu rahatlıkla etrafınızda geziyor. Buraya çıkan yol epey virajlı ve engebeli şahsi araçları ile çıkacaklara dikkatli olmaları konusunda uyarıda bulunalım. Ohri’de hostelde konakladık ve 5 euro gibi cüzzi bir rakama kaldık. Valentine Hostel’i gidecek olanlara öneriyorum. Hem uygun fiyatlı hem de ev sahibi çok kafa bir adam.
Cumali’nin Mekanı Kalkandelen (Tetova):
Kalkandelen camileri ve Osmanlı’dan kalma yapıları ile meşhur bir kent. Şehrin içerisinde irili ufaklı pek çok tarihi yapıya rastlamak mümkün. Bunlardan birisi Tetova Alaca Cami. Osmanlı döneminden kalma ve oldukça güzel bir cami olan Alaca Camii şehrin simge yerlerinden birisi. İçerisinde yer alan işlemeler, hatlar gerçekten muazzam. Cami Arnavut müslümanlar tarafından korunuyor ve bakımları yapılıyor. Alaca Camii’den sonra Kalkandelen’de sonraki durağımız bir Bektaşi tekkesi olan Harabati Baba Tekkesi. Harabati Baba Tekkesi her ne kadar bir Bektaşi tekkesi olsa da bugün Tekke’nin bir kısmı Selefiler tarafından kullanılmakta. Cumali abiye de işte tam burada rastlıyorsunuz. Harabati Baba Tekkesi’nin Deli Dumrul’u gibi gelene geçene bağıran, her gelen turiste Tekke’nin hikayesini anlatan Osmanlı hayranı bir Arnavut. Gidip sohbet ettiğiniz zaman hem komik hem de biraz fırlama olduğuna tanık olacaksınız. Harabati Baba Tekkesi ise gerçekten güzel bir tekke. Tekke kavramını anlamak ve nasıl olduğunu tarihi vesikası ile görmek güzel bir deneyim oldu bizim için.
Atatürk’ün şehri Manastır-Bitola:
Türkülere konu olmuş, Atatürk’ün askeri eğitimini aldığı ve hemen her konsolosluğun bulunduğu konsolosluklar kenti Bitola’ya geldik. Atatürk’ün burayı bu kadar sevmesi boşuna değil. Zira kent o kadar güzelki insan gitmek istemiyor. Türk bayrağı ve Türk konsolosluğunu görmek güzel bir duygu idi. Şehir çok büyük değil ama güzel tarihi yapılar mevcut. Özellikle kafelerin yer aldığı sokak çok renkli ve eğlenceli. Türklere ait çeşitli dükkanlarda mevcut. Tarihi İstanbul Dönericisi bunlardan birisi. Dürümü Balkanlarda bile olsa yemeden dönemem diyenlerden olduğum için burada karnımı doyurdum Bekirle. Şehri turladıktan sonra istikametimiz Atatürk’ün askerliğini yaptığı Manastır Askeri idadisi. Burası bir müze haline getirilmiş ve içeride hatıra defterinden, Atatürk’ün askeri kıyafetlerine, Cumhurbaşkanlarımızdan Genelkurmay Başkanlarımıza kadar pek çok devlet büyüğümüzün imzalı yazıları mevcut. Kurucumuz ve kurtarıcımızın Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aziz anılarına tanık olmak insanı duygulandırıyor ve Türklük şuurunu bir kez daha kuvvetle hissediyorsunuz. Bu manevi hazzı yaşamak güzeldi doğrusu. Yine aynı binada yer alan bir sergide Balkan tarihine ait pek çok eşya ve fotoğraftan oluşan bir müze mevcut orayı da görmeyi ihmal etmeyin.
Küçük, güzel ve misafirperver bir Türk köyü Konçe:
Konçe benim yazımın Onur köşesinde yer aldığı için bu seyahatnamede kendisine yer buldu. Müslüman Türklerin ve Hristiyan Makedonların birarada yaşadığı kendi halimnde doğası bozulmamış bir köy konçe. Öyle ki burada damacanaya para vermenize gerek yok su direk kaynağından geliyor evlere. Beni misafir eden sevgili Usinov ailesinin evi de bu köyde. Temel geçim kaynağının tütün yetiştiriciliği olduğu bu köyde tüm insanlar dost canlısı ve misafirperver insanlar. Sevgili kardeşim Bekir’in şahsı başta olmak üzere hepsine teşekkür etmem gerek. Mantova Gölü köye oldukça yakın ve gidip görmeniz gereken yerlerden. Saçları kınalı ve örülü nineler görmek istiyorsanız Konçe doğru adres. Türklük şuuru burada kendisini yitirmemiş öyleki yeri geliyor bizden daha fazla bu değerlere önem verdiklerini görüp duygulanıyorsunuz. Mezar taşlarında Türk bayrakları olan bir köy burası. Türk televizyon kanallarını izleyip Türkiye’deki olaylara üzülüyor. Türkiye olmasa burada biz sahipsiz kalırız diyor soydaşlarımız. Yolunuz düşerse Konçe’yi görmeyi ihmal etmeyin derim.
Makedonya’ya gitmeyi düşünenlere tavsiyeler:
Genel hatları ile Makedonya deneyimimi sizlere anlatmaya çalıştım. Buraya yazamadığım pek çok yeri gezip görme fırsatım oldu fakat yazı haddinden fazla uzun olduğundan onlara yer veremedim.Bireysel olarak gitmeyi düşünen arkadaşlar 500-700 dolar civarı bir para bulunsun yanınızda. Sigara ve alkolü uygun fiyata alabilirsiniz fakat diğer ürünlerde fiyatlar Türkiye ile hemen hemen aynı. Yanınıza powerbank almayı ihmal etmeyin şarjınız bitince prizi olan kafe bulmak imkansız hale geliyor. Ülkede cep telefonu kullanmak isteyenler benim gibi kendilerine içerisinde internet paketi ve kontör olan bir hat satın alabilirler. 40 TL civarına hem hatta hem içerisinde kontör ile internet paketine sahip olabiliyorsunuz. Büyük mekanlardan ziyade küçük yerleri tercih edin hem daha lezzetli hem de daha uygun fiyata yemek yemiş olursunuz. Seyahat planınızı önceden yapın ve havayolu şirketlerinin kampanyalarını takip edin. Farklı etnik ve dini unsurların birarada yaşadığı bir ülkeye seyahat edeceğinizi unutmayın ve dini ve siyasi konulardan uzak durmaya çalışın. 600 yıl bu topraklarda hüküm sürmüş ve emperyalist amaç gütmeden oraları kalkındırmış Osmanlı Devleti’nden kalan tarihi yapılarını görünce ecdat buraları da boş geçmemiş diyeceksiniz. Tika’nın bölgede yaptığı çalışmaların takdire şayan olduğunu belirtmeden de geçmeyelim. Benim deneyimlerim ve aktarabileceklerim bunlardan ibaret. Umarım Makedonya’ya seyahat etmeyi düşünen birilerine bu yazı faydalı olur. Yorum formu ile eleştiri ve görüşlerinizi dile getirebilirsiniz. Bir sonraki yazıda görüşmek dileği ile hoşçakalın.
Dipnot: Teşekkürler beni muhteşem bir şekilde ağırlayıp gezdiren Bekir Usinov ve bize hem rehberlik hem ablalık yapan ablası Aysel abla ve tüm Usinov ailesine 🙂
2 Yorumlar
Çok güzel bir gezi yazısı 2009 da bende bulundum herşey tekrar canlandı gözümde ve tekrar gidesim geldi doğrusu. Süpersin kardesim.
Teşekkürler Oktaycım. Gerçekten mutlaka gidilip görülmesi gereken güzel bir ülke Makedonya 🙂