Bloğumda beğendiğim köşe yazılarını paylaşmayı seviyorum ve bugün sizlere Radikal’in internet sayfasında yayınlanan ve oldukça çarpıcı istatistiklerden oluşan bir köşe yazısını aktaracağım, okumanızda fayda var zira durum hiç de iç açıcı değil. Mezun olacak ve atama bekleyecek bir öğretmen adayı olarak burada yazılan sayısal gerçekleri gördükten sonra insan gerçekten bu kadarına da pes diyor. Bir gün o güzel günleri görebilir miyiz, bilemiyorum fakat öğretmen konusu bu ülkenin en ciddi biçimde ele alınması gereken mevzularından birisidir. Başkanlık sistemi için bu kadar yaygara koparacağınıza atanamayan öğretmenlere çare bulmanız en mantıklısı sayın vekiller.

Neredeyse fenomen haline gelen “atanamayan” öğretmenlerden 40 bini bugünlerde atanmış olacak. Bu öğretmenlerimiz, ülkeyi refaha kavuşturacak hamlelerin mimarlarını yetiştirecekler. Bu konuda onlara düşen yük büyük ancak bu yükün ağırlığı altında eziliyorlar yıllardır. Nedenine gelince, aşağıda ilköğretimde derslik başına düşen öğrenci sayıları var. Grafiğe bakıp 40-50 tane 6 yaşındaki çocuğu bir sınıfta hayal etmenizi istiyorum.

öğretmen-başına-düşen-derslik Şimdi de, öğretmenlerimiz ülkemizi süper lige taşıyacak çocukları bu sınıflardan nasıl çıkarabilir bir düşünün? Sınıf mevcudu neden önemli peki? Bu konuda yapılan en güvenilir ve uzun soluklu olan bir araştırmaya göre, 40 kişilik bir sınıfta okuyan öğrenci, 25 kişilik bir sınıfta okuyan öğrenciden, ilkokuldan mezun olduğunda, 1 yıl geride oluyor ve yarışı daha başlamadan kaybediyor. Uzmanlar, ideal sınıf mevcudunun 16-24 arasında olması gerektiği konusunda az çok hemfikirler. Bu rakamlara ulaşan ülkelerin refah düzeyi çok net şekilde aşağıdaki grafikte görülüyor. OECD ülkeleri içerisinde en kalabalık sınıflar bizde ve sınıf mevcudu ile ülke olarak zenginliğimiz arasında ters bir orantı var.

kişi-başına-düşen-milli-gelir Şimdi gelelim 40 bin atamaya. Yukarıda bahsettiğim sınıf kalabalıklığını azaltmak için artırmamız gereken iki temel unsurdan biri öğretmen ataması diğeri ise derslik sayısı. Peki bu durumu fark edip gerekli iyileştirmeleri yapabilmiş miyiz bir bakalım? Aşağıdaki tablo bu anlamda durumu açıklıyor: Son 10 yılda net olarak 162 bin öğretmen atanmış, 122 bin derslik açılmış, buna karşın öğrenci sayısında da aynı dönemde 3.1 milyonluk bir artış olmuş. Kısaca, öğretmen ve derslik sayısı artışları, öğrenci sayısındaki artışı ancak karşılayabilmiş; sınıfların mevcutlarının azalmasına pek etkisi olmamış. Bunun yanı sıra, eğitime milli gelirden ayrılan miktarda da önemli bir değişiklik görülmüyor: Son 10 yılda ortalama %2,5 ayırmışız. Meksika, G.Kore ve Brezilya gibi ülkeler ise bizim neredeyse iki katımız kadar ayırıyor. Oysa yapısal reformlar yıllar itibarı ile artırıldığında oluşacak tablo bir önceki grafikte net olarak görülmekte. Sınıf mevcudunu 20’li rakamlara çekebildiğimizde, kişi başına milli gelir uzun vadede neredeyse iki katına yani 20 bin dolara çıkıyor. Bunu yapabilecek öğretmen birikimine, toplumsal bilince ve hasbelkader kaynağa da sahibiz, dolayısıyla önümüzdeki yıllarda eğitime ayrılan bütçeyi ne pahasına olursa olsun artırmalı.

öğretmen-atama-sayıları

Biz büyük düşünüp, mega projeleri mini çabalarla yapabilen çalışkan bir milletiz. Şimdi büyük düşünelim, 40 bin değil de tüm öğretmen açığını kapatacak şekilde yani 200 bin öğretmen ataması yaptığımızı varsayalım (Bu arada öğretmenleri merkezi sistemle atama garabetinin başka bir yazı konusu olduğunu not edeyim.). Bu ek olarak, 160 bin öğretmenin yıllık maliyeti ne kadar söyleyeyim: yıllık 6 milyar TL kadar. Sadece sigaradan toplanan 1 yıllık verginin 22 milyar TL olduğunu ve Kanal İstanbul için 22 milyar TL bir bütçenin konuşulduğunu hatırlarsak aslında bu mega projenin de ne kadar mini bir çabayla yapılabileceğini çok net görebiliriz.

Yazının başlığında adı geçen Alibaba bu günlerde Amerika’da piyasaya açılan Çinli bir İngilizce öğretmeninin kurduğu web sitesi. Şirketin değeri 160 milyar dolar civarında, bir başka ifade ile, Türkiye’nin milli gelirinin neredeyse dörtte biri. Eğer ülke olarak mega projelerimizi kendimiz hayata geçiremezsek, başka ülkelerin başarılarını seyretmeye devam edeceğiz.

Not: Bu yazıda elbette sınıf mevcudunu azaltalım, sınıfları artıralım, sonrasında öğrenciler cin gibi olacak gibi bir iddiada bulunmuyorum; zira, öğretmen yetiştirme politikaları, sınıflardaki eğitim materyalleri de çok önemli ancak onu düşünmek için öncelikle bu ikisinin elde olması lazım.

* Yrd. Doç. Dr. Çağdaş Şirin-Bahçeşehir Üniversitesi

Yazar

Araştırıp incelemeyi, yeni şeyler öğrenmeyi ve bu öğrenme deneyimimi bloğumda okuyucularla paylaşmayı seviyorum.

1 Yorum

Yorum Yaz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.